Bir Milletin Yeniden Doğuşu: 15 Temmuz 15 Temmuz 2016 Türkiye tarihinin
GÜNDEMsayfalarına aziz bir hatıra, şanlı bir zafer olarak altın harflerle kazındı. Darbecilere karşı direnen ve vatanı uğruna canını veren 249 şehit, ecdadına ne kadar layık bir nesil olduğunu kanıtladı. Bu büyük zaferin 1. yıl dönümünde o geceyi yeniden hatırlıyoruz. O gece İstanbul ve Ankara’da şanlı bir direniş sergilenirken Anadolu’da da sessiz sedasız kahramanlıklar yazılıyordu. Hainlerin üs olarak seçtiği illerden biri de Ma
Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinde, saat 22 civarında başlayan ve ertesi gün öğle saatlerine kadar devam eden bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı. 2013'ten itibaren 3 yıl boyunca, millî iradeye rağmen, devleti ve hükûmeti ele geçirmeyi amaçlayan farklı biçimlerdeki teşebbüsler, 15 Temmuz’da silahlı darbe girişimi hâlini alarak, Türkiye’nin farklı mâhiyette bir terör saldırısıyla karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya koydu. MİLLETİN SİLAHI MİLLETE DOĞRULTULDU Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta zinciri dışında, çeşitli sınıf ve rütbelerden, Fethullahçı Terör Örgütü üyesi bir grup askerin başlattığı darbe girişimi, sınırlı olmasına rağmen, ellerindeki silah gücü sebebiyle tehlikeli bir boyutta cereyan etti. O gece milletin silahı millete doğrultulmuştu. Milletin tankları yine milletin üzerine sürülüyordu. Önce tankların namluları çevrildi milli iradeye, derken jetler uçmaya başladı milli iradenin kalbi Ankara ve dünyanın gıptayla baktığı şehir olan İstanbul semalarında. BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR KAHRAMANLIK Dünyada kendi içinden çıkan askeri, siyasetçisi ve bürokratları tarafından acı çektirilmiş devlet sayısı çok azdır. Maalesef ülkemiz ta Osmanlı döneminden bu yana sürekli bunu yaşamaya devam etmiştir. Darbeyle indirilen padişahlardan asılan başbakanlara, kapatılan partilerden insan hakları ihlallerine kadar sayısız örnekleriyle adeta yok sayılan bir halk bastırarak içine attığı açılarla 15 Temmuz’da patlamış ve benzeri görülmemiş bir kahramanlığa imza atmıştı. Geçmişteki örneklerinde yola çıkarak şu apaçık ortadaydı. Darbe girişimi eğer başarıya ulaşsaydı, nice bedeller ödenerek elde edilmiş tüm hak ve özgürlükler geri alınacak, halkın büyük bir kısmı özellikle kendilerine biat etmeyenler potansiyel suçlu sayılacaktı. Tabi ki sadece bununla kalmayacaktı. Ülke başta ekonomik olmak üzere her açıdan en az 50 yıl geriye gidecek ülkenin dünyadaki itibarı da yerle bir olacaktı. O ÇAĞRI HERŞEYİ DEĞİŞTİRDİ O gece geçmiş darbeleri gözünün önüne getiren halk, “bu sefer sonucu onlar değil bir belirleyeceğiz” dedi ve daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sokağa çıkın çağrısını yapmamıştı ki tankların eşkıya gibi yol kestiğini gören halk tereddütsüz tepkisini ortaya koydu ve hain girişimin seyrini değiştirmeye başladı. Toplumun birçok kesiminden halk omuz omuza darbecilere karşı tek saf oldu. Ailesiyle birlikte kaldığı oteli ateş altına alınan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan o beklenen çağrı geldi. “Milletin gücünün üstünde bir güç tanımadın ben” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve millet meydanlara akın etti. Millet Cumhurbaşkanından mesajı almış ve darbecilere karşı etten bir duvar örmüştü. Kısa sürede, tankların ve silahlı teröristlerin kuşatmaya çalıştığı sokaklara onlarcası, binlercesi, milyonlarcası barikat kurdu, bedenini siper etti adeta. Kısa sürede, bir avuç hainin karşısında milyonlarca vatan sevdalısı duruyordu. Meydanlara sığmayan bu ruha karşı duracak hiçbir güç kalmamıştı artık. MALATYA YİNE SAHNEDEYDİ Bu toprakların yiğit evlatları hainlerin karşısında duruyor, bazıları şahadet şerbetini yudumluyordu. İstanbul ve Ankara’da şanlı bir direniş sergilenirken Anadolu’da da sessiz sedasız kahramanlıklar yazılıyordu. Hainlerin üs olarak seçtiği illerden biri de Malatya’ydı. Ak Parti İl binasının önünde toplanan kalabalık daha sonra sloganlar atarak hükümet meydanına doğru yürüdü. Akıllarda şu soru vardı; Acaba 2. Ordu’da neler oluyor? Gece boyu sessizliğini koruyan 2. Ordu Karargâhı’nda hangi oyunlar çevrildiği gün ışırken gün yüzüne çıktı. Emniyet müdürü ile birlikte 2. Ordu Karargah’ına giden dönemin Valisi Mustafa Toprak askerler tarafından silahlarla karşılandı. Vali Toprak ve yanındakilere mevzi alındı, silah çekildi. Malatya’da askeri birliklerden çıkan zırhlı araçlar çevreyolunda ilerlerdi, halkın üzerine sürülen ZPT’leri yine bu milletin iradesi durdurdu. 2.Ordu Komutanlığına giden zırhlı araçlar yolda bulunan vatandaşlara ve araçlara zarar verdi. Yaşanan çatışmaları takip eden basın mensupları ve vatandaşlar ölümün kıyısından döndü. ŞEHİT OLMAK İSTEMİŞTİ Bu güne kadar Ülkenin geçtiği kritik dönemlerde her zaman en ön safta olan Malatyalılar 15 Temmuz’da da kendini gösterdi. Kazanımlarına, ülkesine ve geleceğine sahip çıkmak isteyen Enes Gün, 2. Ordu’nun önünde darbecilerin kurşunuyla yaralandı. 15 Temmuz gazisi Enes, o gün şehit olmak için çıkmıştı evinden. Cuntacı hainler Ankara ve İstanbul’u bombalamak için Erhaç Havalanı’nda uçakları pist başı yaptırmıştı, sabaha karşı son darbeyi vurma planları yapıyorlardı. Uçaksavarları olmayan halk ne yapabilirdi ki? Devreye büyükşehir belediyesi ve merkez il belediyelerinin araçları girdi. Hainler büyük birçok yaşıyordu, planlarının bu şekilde boşa çıkacağını tahmin bile etmemişlerdi. Belediye araçlarının pistlere konuşlandırılması, kritik cadde girişlerine park edilmesi belki de o gecenin seyrini değiştirmişti. Malatya tüm halkıyla tek vücut olmuş direniyordu. Malatya’daki direniş İstanbul ve Ankara için de umut olmuş 24 saat bile dolmadan hain kalkışma bastırılmıştı. Ve artık direniş yerini nöbete bırakıyordu. Günlerce süren demokrasi nöbetlerinde toplumun tüm kesimi aynı sesi yükseltiyordu; Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet. 249 VATANDAŞIMIZI ŞEHİT EDEN BU HAİN FETÖ’NÜN ASIL AMACI NEYDİ? Ülke yönetimini ele geçirmek ve beslendiği emperyal güçlere peşkeş çekmek isteyen, ancak Millî İrâde’ye takılan bu kirli odakların asıl amacı, toplumun mayasını oluşturan sivil toplum algısını yok etmek miydi? Milletin birbirine olan güvenini zedeleyebildiler mi? Ülkesi ve milleti için çalışan Sivil Toplum Kuruluşları, dernek, vakıf ve cemaatlere yönelik milletimizin ilgisini azaltabildiler mi? Gerek darbe gecesi gösterilen direniş, gerek demokrasi nöbetleri sırasında meydanlarda ortaya çıkan fotoğraf, gerekse de 15 Temmuz’dan bu yana geçen bir yıllık süre içinde sergilenen birlik beraberlik ruhuna baktığımızda, FETÖ’nün bu amacını gerçekleştiremediğini, hatta milletimizin bu yönünü daha da güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Anlaşıldı ki FETÖ, taşıdığı kanser hücrelerini bütün vücûda yaymak isterken, kendi kendine neşter vurdurdu ve millet, bu habis urdan kurtulmanın verdiği rahatlamayla nekâhat dönemine girdi. Yıllarca, çocuklarını, emeklerini ve paralarını dış odaklı bu karanlık çukurda kaybeden milletimiz; güvenebileceği, eli kana, yolsuzluğa ve pisliğe bulaşmamış, mütevâzı ve samimi, millî ve yerli sivil toplum yapılanmalarının farkına vardı ve değerlerini yeniden yükseltmeye koyuldu. VE ŞİMDİ HESAP ZAMANI Milletin silahını yine millete doğrultan, milletin tankını milletin üzerine süren hainler yargılanıyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi neticesinde emperyal güçlerin tetikçisi olduğunu net bir biçimde gördüğümüz terör örgütü FETÖ’ye karşı milli ve kararlı mücadele devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “At izi it izine karışmasın!” tavsiyesi doğrultusunda ilerleyen davalar, titiz ve süratli biçimde sürüyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi milletin güçlü duruşu ve medyanın katkısı ile akamete uğramıştır. ALLAH, ülkemize bir daha böyle kara bir gece yaşatmasın!
Vuslat Haber
İlginizi Çekebilir