© Malatya Objektif

İsyan Ahlakı'nı Kuşanan Adam: Nurettin TOPÇU

Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir; davamız hayata uymak değil, hayatımızı hakka uydurmaktır.

Milliyetçi, Sosyalist, İslamcı.. Cumhuriyet Türkiye’sinin yapaylıktan ve kopyacılıktan uzak en özgün düşünce adamlarından biriydi. Yıkamam, iftira edemem, yalan söyleyemem, zulmedemem. İşte bendeki bu muhteşem aczin ilahi adı hürriyettir, diyen kişiydi o... Erzurumlu bir baba ile Erzincanlı bir annenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi Nurettin Topçu. Topçu soyadı dedesi Osman Efendi'ye Rus işgali sırasında orduda üstlendiği görevden dolayı takılmış lakaptı. Babası Ahmet Efendi küçük yaşta yetim kalmış ufak çaplı ticaret yaparak ailesini geçindirmeye çalışmıştı. İşleri biraz genişleyince hep birlikte İstanbul'a taşındılar. Küçük yaştan itibaren okumaya meraklıydı Nurettin Topçu. Bezm-i Alem Valide Sultan Mektebi’nin ana kısmına yazıldığı andan itibaren elinden kitabı düşürmedi. Hocaları tarafından sürekli övgü ile geleceği konusunda devamlı ümitvar ifadeler kullanılan bir öğrenciydi. Büyük Reşit Paşa Numune Mektebine yazdırdı babası. Orda da aynı başarıyı sürdürdü Nurettin Topçu ve birincilikle bitirdi okulu. Vefa Lisesi’nde aralarında sonradan Diyanet İşleri Başkanlığına getirilecek olan Şerafettin Yaltkayanın da bulunduğu hocalarının etkisiyle tarihe, felsefeye ve dini konulara ilgi duymaya başladı. Liseye başladığı sene babasını kaybedince sarsıldı Nurettin Topçu acıyla daha bir sarıldı derslerine. Zaman kaybetmeden liseyi bitirmesi ve ailesine yardımcı olması gerektiğini düşünüyordu. İçine kapalı, sessiz, sakin mizaçlı bu genç insanın okul başarısı inanılır gibi değildi. Her yıl bir önceki seneden daha başarılı olarak tamamladı liseyi. Ailesinin maddi imkanlarıyla üniversiteye devam etmesi neredeyse imkansız gibiydi, ama burs sınavını kazanınca devlet tarafından üniversite eğitimi için Avrupa'ya gönderilen öğrenciler kervanına katıldı.

Fransa’daki öğrenimi sırasında tanıdığı bir insan ve öğretisi Nurettin Topçu’yu o zamana kadar aklını karıştıran bulutlardan kurtardı. Hareket felsefesinin kurucusu maneviyatçı Maurice Blondeldi bu, onun şahsında düşüncelerinin yansıyacağı aynayı, fikirlerini dökeceğin kalıbı keşfetmişti Topçu. Paris’e kendisinden önce giden talebeler Remzi oğuz arık, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, Cevdet Perin, Bedrettin Tuncer'e katıldı. Bordo Lisesine nakledildi topçu, ilk yazılarını burada kaleme aldı ve onları Fransa'ya geldiği üye olduğu sosyoloji cemiyetine gönderdi. Paris'de psikoloji sertifikasını alan Topçu, Strazburg’da felsefe öğrenimine başladı.

Ahlak kurlarını tamamladı. Sanat tarihi lisansını yaptı orda. Strazburg’dan Paris’e döndü ve doktorasını tamamladı Topçu. İsyan Ahlakı Soprano Üniversitesinde felsefe doktorası yapan ilk Türk’tü. Fransa'da kitap olarak yayınlandı bu çalışması. Sorbon üniversitesin ’de doktora yapan ilk Türk’tü ama Türkiye’deki üniversiteler görev vermediler Nurettin Topçu’ya ve sonuçta eylemsiz doçent unvanıyla Galatasaray Lisesi’nde felsefe öğretmeni olarak göreve başladı. Üniversite’de görev alamamaktan dolayı hiçbir zaman rahatsız olmadı Nurettin Topçu, hatta bunu tek başına üniversite gibi çalışmaya, kurucusu olduğu hareket dergisi çevresinde yer alan genç nesilleri yetiştirmek üzere çabalamaya fırsat veren imkânı olarak gördü. Akademik dünyaya ve Türkiye'nin kültür ve sanat ortamına kazandırdığı yüzlerce gencin Nurettin topçu üniversitesin ‘den mezun olmalarıyla övünecekti artık. Kültürün her alanında yerliliğin savunucusuydu Nurettin Topçu, bu düşünceyle geleceğin sanatı dediği sinemayı önemsiyordu. Lise öğretmenliğinde de rahat bırakılmadı Nurettin Topçu, Galatasaray'da görev yaptığı sırada okul müdürü kendisine bitirme sınavlarında geçirilecek öğrencilerin listesini veripte, bu listedeki isimlerden bazıları sınıfta kalınca, tayini çıkartıldı.

Evlendiği günün akşamı tebliğ edildi İzmir’e tayin emri, devir tek parti devriydi o yüzden çaresiz yola koyuldu .Hareket dergisini yayınlamaya İzmir’de devam etti Nurettin Topçu. Ne var ki dergide çıkan bir yazısı sebebiyle hakkında soruşturma açılınca bu defada Denizli'ye sürüldü Nurettin Topçu. Denizli sürgünü gündeminde yaz aylarında geldiği İstanbul'a hayatını etkileyen ikinci insanla tanıştı Nurettin Topçu, Abdülaziz Bekkine. Zihnini meşgul eden metafizik sorularının cevaplarını onda buldu Topçu. Yıllar sonra İstanbul'a döndüğünde aralıklarla da olsa tekrardan hareket dergisini yayınladı. İstanbul'da öğretmen olarak çalıştığı sıralarda yeni kurulmuş olan imam hatip okulunda dışarıdan derslere giriyordu Nurettin Topçu. Burada yaptığı görev karşılığında bütün ısrarlara rağmen ücret almayı kabul etmemişti. Okul müdürü mahir iz parayı niçin almadığını sorduğunda cevabı hazırdı; Din hizmeti para karşılığı yapılamaz. Din görevi hasbi olmalıdır. Buradan yetişenler din adamı olacaklar, ben hasbi olmalıyım ki, onlarda hasbi olsunlar.. Türkiye de Türk kimliğinin tanımlanması meselesi hakkında en özgün düşünceleri ile en özgün fikirleri dile getiren kişiydi Nurettin topçu. Çocukluğundan beri ibadetlerine devam eden, dinine bağlı, inançlı bir insandı. Ayrıca İslam’ı bu ülkenin ve bu milletin temel bileşeni olduğu görüşündeydi. Bu anlamda İslamcı bir düşünürdü Nurettin topçu, ama bunları söylerken dini kendi çıkarları için kullanmaya çalışan ve hak etmedikleri halde dini temsil iddiasında olan kesimlere karşı öfkeyle haykıran da oydu. Milliyetçi ve İslamcı camiada rahatsızlığa yol açan sadece sosyalizm kavramını kullanması değildi Nurettin topçunun İslam anlayışı da yadırganıyordu. Onun hem İslam’a bağlı hem sosyalizmden yana hem de milliyetçi tutumu bilinen düşünce kalıplarına uymuyordu. Âmâ çevresinde yer alan genç aydınların gözünde her zaman tek özgün fikir adamı olarak kaldı. Ve hepsi bıkmaksızın Topçu’nun dikkat çektiği konular üzerinde kafa yordular o alanda kaide değer eserler verdiler. Çevresindeki genç beyinlerin samimi ilgisine rağmen geniş aydın kesiminde kabul gördüğü ve fikirlerinin doğru anlaşıldığı söylenemez Nurettin topçunun. Bunun farkındaydı ve sonuçta kendi muhitinde anlaşılamamış bedbaht diye tarif ettiği ruh hali kapladı benliğini. Öğrencilik yıllarının sessiz, içine kapanık insanı yeniden ortaya çıkardı inzivaya çekilmeye başladı. Anadolu’nun bir dağ köyünde tabiatla başbaşa bir hayat özlemindeydi. Büyük şehirde doğmuş Avrupa’da yaşamıştı ama toprak çekiyordu onu. Bazen baba memleketi Erzincan'a gidip saatlerce bir kaynak suyunun başında oturup düşüncelere dalıyor bazen de bir iskele ‘de kalabalıkları seyrediyordu. Âmâ ne şehir hayatının karmaşasından el etek çekme ne çok arzuladığı köy ve inziva hayali gerçekleşmedi Nurettin topçunun amansız bir hastalık, çok sevdiği öğrencilerinin elinden aldı onu 10 Temmuz 1975 İstanbul’da hayata gözlerini yumdu Nurettin Topçu..


Editör: Aycan ASLAN

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER