© Malatya Objektif

Malatya İl Müftüsü Işıldar'dan "evleri mescitlere çevirelim" çağrısı

Covid-19 salgını nedeniyle camilerin ibadete kapalı olduğu için ilk defa farklı bir duyguyla mübarek Ramazan Ayının idrak edileceğini söyleyen Müftü Veysel Işıldar, evleri mescitlere çevirme çağrısında bulundu.

İslam âlemi; cehennem kapılarının kapatıldığı, şeytanın zincire vurulduğu, cennet kapılarının sonuna kadar açıldığı rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayı olan Ramazan Ayına, Covid-19 nedeniyle buruk bir sevinç içerisinde giriyor.


“11 Ayın Sultanı” olarak kabul edilen mübarek Ramazan Ayına bu perşembe gününü cumaya bağlayan akşam kılınacak ilk teravih namazı ve kalkılacak ilk sahurla girilecek.

Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, İLKHA muhabirine, Ramazan Ayının önemi, bu ayda yapılacak ibadetler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.


Kur’an ayı olan mübarek Ramazan Ayında bolca Kur’an-ı Kerim’in okunup, mesajının anlaşılmasına yönelik çaba sarf edilmesi gerektiğini ifade eden Işıldar, Müslümanların Kur'an-ı hayatlarına tatbik etmesi gerektiğini kaydetti.

Işıldar, özellikle Ramazan'da evlerin mescitlere çevrilmesi gerektiğini hatırlatarak çağrıda bulundu.

“Camiler kapalı olduğu için evlerimizi mescitlere çevirelim”

İdrak edilecek mübarek Ramazan Ayının tüm İslam ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Müftü Işıldar, “Bu yıl Ramazan Ayına farklı duygularla giriyoruz. Şöyle ki, camilerimiz toplu ibadete kapalı. Bütün vatandaşlarımızı evlerinde ibadet etmeye teşvik ediyoruz. Eğer hastalıkla ilgili bir kısıtlama yoksa teravihlerimizi, sosyal mesafeyi korumak suretiyle evlerimizde kılalım. Evlerimizi, aile fertleriyle küçük cemaat grupları oluşturmak suretiyle mescide çevirelim. Her bir evimiz mescit gibi olsun.” dedi.

“Mukabele devam edecek”

Ramazan Ayı boyunca cami hoparlöründen sela ve duaların devam edeceğini belirten Işıldar, “Mukabeleler devam edecek. Yerel bir TV kanalında mukabele çekimleri devam ediyor. Burada en güzel okuyan arkadaşlarımız, mukabele okuyorlar, kaydediliyor. Malatya insanımızın istifadesine sunulacak. Bunun dışında her gün Diyanet TV'de Kur’an öğreniyorum programı, yarışmalar ve dinimizle alakalı aklımıza gelebilecek soruyu Diyanet İşleri Başkanlığı tasarladı, planladı.” diye konuştu.


“Ramazan'da bolca Kur'an-ı Kerim okunmalı”

Cami görevlilerin kendi cemaatleriyle mümkün mertebe irtibat içerisinde olacağını vurgulayan Işıldar, şöyle devam etti:

“Birçok cami görevlimiz Sosyal Vefa Destek Grubunda faaliyet gösteriyorlar. Bizim açımızdan vatandaşlarımızla birebir iletişim kurma açısından çok sevindirici. Bu ay Kur’an ayıdır ve Kur’an-ı Kerim’in indirildiği aydır. Kur’an, kelime anlamı çok okunan demek. Tam da bu ayda Kadir Gecesinde indirilen Kur’an-ı Kerim’i çokça okumamız gerekir. Sadece okumakla yetmez, anlamını da okumamız ve hayatımızda tatbik etmemiz gerekir. Allah Teâlâ’nın (Celle Celaluhu) bize gönderdiği açık mektubu olan Kur’an-ı Kerim'i çokça okuyup anlamını öğrenip ve onunla amel edilmesi gerekir. Kur’an-ı Kerim'in hükmü kıyamete kadar dipdiri canlı ve geçerli olacaktır. Onu en iyi şekilde anlamak, aile efradımıza anlatmak ve yaşamak tam da bu mevsim bir fırsattır. Bunun dışında aile bağlarımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Uzaktan da olsa akrabalarımızla görüntülü görüşmek suretiyle görüşmemiz gerekir.”

“Bu ay ibadet, dua, sadaka, fitre ve zekât ayıdır”

Özelikle bu ayda çokça dua edilmesi gerektiğine dikkat çeken Işıldar, “Bu ay ibadet, dua, sadaka, fitre ve zekât ayıdır. Bu ayda verilen zekâtın sevabı çok fazladır. Hazreti Osman (Radıyallahu Anhu) Ramazan Ayı geldiği zaman ‘Ey müminler, Ramazan ayı geldi, zekâtlarınızı verdiniz mi?’ diye hutbe de hatırlatırdı. Zekâtın illa Ramazan Ayında verme şartı yok. Zekâtın nisabı zamanı bellidir. Ne zaman vakti dolmuş ise o zaman verilir. Ramazan Ayında zekâtın verilmesinin nedeni sevabının daha çok fazla olmasından dolayıdır.” diye konuştu.

“Oruç tutmaya gücü yeten kardeşlerimiz mutlaka oruçlarını tutsunlar”

Oruç tutmaya gücü yetenlerin mutlaka oruç tutmaları gerektiğine dikkat çeken Işıldar, şunları söyledi:

“Kendi duygu ve hislerine kapılarak (oruç tutamıyorum) değil, bu konuda onun manevi hislerini paylaşan uzman bir doktor 'oruç tutman sakıncalı' diyorsa o zaman tutulmamasında ruhsat vardır. Kronik rahatsızlığı olan kardeşlerimiz mesul değillerdir. Orucu tutmaya güçleri yetmeyenlerin bir fakiri doyuracak miktarda fidye vermeleri gerekir. Bir fidye bir fitre miktarıdır.”

“Bu yıl ki fitre miktarı 27 TL olarak belirlendi”

Bu sene Diyanet İşleri Başkanlığının fitre miktarını 27 TL olarak belirlediğini, bunun da en alt taban seviye olduğuna vurgu yapan Işıldar, “Şunu yapmayalım. 27 TL belirlendi diye herkes 27 TL’den değil, herkes sosyal yaşantısına göre nasıl bir hayat yaşıyorsa o standarda göre vermesi lazım. 27 TL en fakirin vereceği fitre miktarıdır. En taban sınır budur ama üstte sınır yok. Kim ne kadar verebiliyorsa onu verebilir.” dedi.(İLKHA)
 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER