© Malatya Objektif

GÜLEN HEP İSLAMCILARLA ÇATIŞTI

Sol/Kemalist kesimin kendisi için büyük tehdit addettiği Gülen yapılanmasının tarihsel geçmişini kazıdığımızda karşımıza İslamcılarla verilen savaş çıkıyor.28 Şubat'ta cuntayı selamlayan Gülen sonraki yıllarda diğer İslami grup ve camiaların devlet operasyonlarına maruz kalmalarına neden oldu. Gücünün zirvesine ulaşan bu örgütün son yıllardaki hedefi ise yine İslamcı geçmişten gelen Adalet ve Kalkınma Partisi oldu.

Analiz/ Mustafa Karakaş

28 Şubat'ın en netameli günlerinde Kanal D'de Yalçın Doğan'ın programına katılan Fetullah Gülen Erbakan'a 'beceremediniz artık çekilin'  diyerek aslında safını netleştirmişti. Aynı programda tüm siyasiler için saygı ifadesi kullanan Gülen'in merhum Erbakan için sık sık “o” ifadesini kullanması da dikkatlerden kaçmamıştı.

KUMPAS CEMAATİ!

Türkiye'de “tek cemaat” olma ve zamanla devleti ele geçirme projesi olan bu yapılanma kendisine rakip saydığı cemaat, oluşum ve kişileri hedef almada asla bir beis görmedi.

Kamuoyuna “Tahşiye Dosyası” olarak yansıyan FETO kumpasında Risale-i Nur okuyan bu grup, Fetullahçı polis komplosuna maruz kaldı. FETO'nun dinler arası diyalog girişimine sert muhalefeti ile bilinen bu grubun adını vererek 6 Nisan 2009 tarihinde eleştiren Gülen'in bu eleştirisi emir telakki edilerek 9 Nisan 2009 tarihinde Samanyolu TV'deki Tek Türkiye dizisinde hedef haline getirildi. Sonrası malum. Cezaevi süreci…

GÜLEN USAME'YE AMERİKANCI DİYOR; GEL DE ÖLME!

Vaaz veren bir hocadan çok bir istihbarat şefi gibi hareket eden Gülen, kendisine bağlı polislere kendilerinin haricindeki İslami yapılara saldırması emrini verdi. Usame Bin Ladeni Amerikancılıkla suçlama rezaletini de gösteren Gülen, Pensilvanya'da kaldığını, Amerika'da oturum iznini CIA'den aldığını unutmuşçasına yıllarca hezeyanlarını sürdürdü.

Gülen'in 2009 yılında Tahşiye, el Kaide ve Hizbullah cemaatini hedef alan ve videosundan sonra hem Tahşiye grubunun hem el Kaidenin hem de Hizbullah cemaatinin FETO'cu polislerin operasyonuna maruz kalması; yüzlerce Müslümanın derdest edilmesi, Derneklere sahte deliller konularak onlarca insanın onlarca yılını ceza evinde geçirmek zorunda bırakılması, bu illetli yapının hedefinin İslami grup ve yapılar olduğunu ortaya koymada yeterli delillerdendir

FETO'NUN KADİM MUSTAZAFLAR DÜŞMANLIĞI

Özellikle Mustazaflar camiasına karşı hınçla operasyonlar yaptıran Fetullah Gülen'in neden bu camiaya bu kadar düşmanca davrandığı da süreç içerisinde anlaşıldı. batının Ortadoğu'yu dizayn politikalarının tam karşısında duran bu camianın tasfiye edilmesi gerektiği emri üzerine 90'lı yıllarda işkenceli sorgularla başlayan 90'ların sonunda Cevzet Soysal'ın katledilmesi örneğinde olduğu gibi faili meçhullerle süren sindirme ve yok etme politikası 2010'larda STK baskınları olarak nüksetti.

Kaderin cilvesi midir bilinmez evvelinde ahirinde İslami yapılara saldıran FETO yapılanmasının darbe girişiminin bastırılması da İslami cemaatlerin halka öncülük etmesi ile başarısız kalmıştı. Tabiri caiz ise 15 Temmuz 2016'da İslami Yapı ve Cemaatler hem kendilerine yapılan zulmün hesabını sormuş; hem de ABD'nin Türkiye üzerindeki planlarını alt üst etmişti.

İTTİFAKTAN İHANETE… AKP İLE SAVAŞ

Peki, uzun yıllar iktidar ile oldukça iyi bir ilişki içinde olan ve hatta “gizli iktidar” konumunda bulunan FETO yapılanması ne oldu da isyan! etti.

28 Şubat cunta darbesinden sonra 2002 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi Kemalist sistemin baskısını uzun yıllar ensesinde hissetti. Öyle ki 2003 ve 2004'te darbe planlarının yapıldığı kamuoyuna yansımıştı.

GRUPSAL ÇIKARLAR HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR!

Kurulduğu dünden beri pragmatist bir siyaset güden ve umumun menfaatinden ziyade grupsal çıkarları için hamleler yapan Fetullahçı yapılanma özellikle 2004'ten sonra AK Parti'ye yakın durdu.

2007 Ergenekon operasyonlarını tabir yerinde ise kendi kadroları ile yürüttü; Kemalistlerden boşalan yerleri ustalıkla dolduran bu örgüt zaman içerisinde iktidar gibi hareket etmeye başladı. Öyle devasa bir güce ulaştılar ki bürokraside atılan her adımda cemaatin izni lazım geldi. İş dünyası, ahtapot gibi her tarafı saran bu güce boyun eğdi.

HAKAN FİDAN MESELESİ

İktidarın yol vermesi ile semiren bu yapı 2010 referandumundan sonra iktidara karşı konumlanmaya başladı. Devletin iliklerine kadar sızan bu yapı; devletin belleğini de elde etme çabasındaydı. MİT müsteşarlığına Hakan Fidan'ın atanması çatışmanın fitili oldu. Gülen medyası tüm gücü ile Fidan'ı karalamaya başladı. Her ne kadar Ergenekon soruşturmalarında askeriyenin kozmik odası yani belleği ele geçirilmişse de; bir türlü doymak bilmiyorlardı. Emniyet ve askeriyenin belleğinin yanı sıra MİT de ele geçirilince devletin savunmadaki 3 sacayağı da düşmüş olacaktı. Ne var ki Erdoğan, Hakan Fidan'dan vazgeçmeyerek 2012'deki bu “örtük operasyon”u boşa çıkardı.

MAVİ MARMARA MESELESİ

AK Parti ile Gülen örgütü arasındaki önemli ihtilaf noktalarından biri ise “israile bakış” meselesidir. Her ne kadar iktidar konjonktürel nedenlerden dolayı israile bakışta tam bir İslamcı bakış açısı ile hareket etmese de Filistin davasını savunması, HAMAS yöneticilerine sahip çıkması ve akabinde yaşanan Mavi Marmara Katliamı, Türkiye israil ilişkilerinin gerilmesine neden olmuştu

Gerginliğin zirvede olduğu o dönemde Mavi Marmara şehitleri için “şehit değiller” ifadesini kullanan Gülen'in “otoriteden izin almaları gerekirdi” sözleri AK Parti tabanında ve dindar-muhafazakâr kesimde ciddi bir tepkiye neden oldu. Bu olay Gülen yapılanması ile iktidarın arasını tam olarak açmamıştı. Ama birkaç yıl sonra baş gösteren MİT tırlarının gülenin polisleri tarafından basılması aradaki ihtilafın daha da yarılmasına neden oldu…

DERSHANELER KRİZİ

İkili arasında asıl kavga hükümetin iHL'lerin önünü açması; akabinde eğitimde kalitenin artması için dershaneleri kapatma kararı alması ile başladı.  FETO tüm gücü ile iktidarın karşısında konumlanmaya başlamıştı.

Bu dönemde Erdoğan'ın otoriterleştiği, demokrat olmadığı iddiaları üzerinden Gülen Medyası iktidar karşıtı gazetecileri de yedeğine alarak ciddi bir algı sistematiği başlattı.

17-25 ARALIK KRİZİ

 

17-25 Aralık'ta FETO'nun polis ve savcılarını harekete geçirmesi ile iktidar büyük bir sarsıntı yaşadı.  Bakanların yolsuzluk yaptığı iddiaları havada uçuştu. Birbirinden farklı yolsuzluk iddialarının tek bir çuvalda toplanması meselenin “yolsuzluktan ziyade operasyonun yeni ayağı” olduğu şeklinde yorumlansa da Gülen örgütünün bu hamlesi sol kesimin ilham deposu oldu ve sol/Kemalist basın bu süreçten sonra Erdoğan ve iktidarını hep ‘yolsuzluklar üzerinden' vurmaya başladı.

YAPAYALNIZ BİR ADAM: ERDOĞAN

Erdoğan'ın yapayalnızım serzenişi bu örgüt ile olan mücadelede yalnız bırakıldığını ifade etmesi örgütün bürokraside, siyasette ve iş dünyasında ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyordu. Ne var ki FETO'nun finans ayağına sonra da medyasına devlet tarafından el konularak örgütün kolları kırılmış oldu.

Tüm bunlar olurken örgütün ayakları mesabesinde olan askeri kanadı ordunun içerisinde Erdoğan'dan hesap soracakları günü bekliyordu

15 Temmuz darbe girişimi örgütün medya ve iş dünyası ile başaramadığını silah zoru ile başarma çabası idi. Medya ve iş dünyasının saldırıları karşısında “yalnız adam” olan Erdoğan'ın aslında “yalnız olmadığı” sokaklara dökülen milyonların tekbirleri ile anlaşıldı.

Erdoğan'ın şahsında İslam'a karşı bir kalkışma olduğu düşüncesinde olan milyonlar bu işgal girişimini 40 yıldır mızrağın ucuna ayetler takarak, komplo kurarak, kumpas senaryoları düzenleyerek büyüyen Amerikan öncü kuvvetlerini püskürttü.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER