MALATYALI NİYAZ-İ MISRİ ANLATILDI
İnönü Üniversitesi Rektörlüğü tarafından düzenlenen ve 1976-1978 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Prof. Dr. Süleyman Ateşin konuşmacı olarak katıldığı Tasavvuf ve Niyazi-i Mısri konulu konferansa dinleyicilerden büyük ilgi gördü.
Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilen konferansa Rektör Prof. Dr. Cemil
Çelik, Malatya Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu, Battalgazi Kaymakamı Asalet
Karabukut, İl Müftüsü Hacı Yusuf Gül, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mahmut Berk, kamu
kurumlarının ve sivil toplum teşekküllerinin temsilcileri, akademik ve idari personel ile çok
sayıda öğrenci katıldı. Halka açık olarak gerçekleştirilen konferans etkinliğine Malatya Niyazi-i
Mısri Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin de okul yöneticileri ile beraber katıldıkları görüldü.
Prof. Dr. Süleyman Ateş ile birlikte Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde yedi yıl görev
yaptıklarını, bu bağlamda kendisinin ilminden yararlanmış bir öğretim üyesi olarak onu
yakından tanıma fırsatı olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik, konferansın başında
yaptığı selamlama konuşmasında şunları söyledi: “Davetimizi kırmayarak Üniversitemize
geldiği için kendilerine teşekkür ediyorum. Değerli Hocamız Prof. Dr. Süleyman Ateş’in,
günün 24 saatinin 18 saatini okumak ve yazmakla geçiren bir bilim adamı olduğunun
şahidiyim. Onun, yazdığı eserlerle toplumumuza önemli katkılarda bulunan bir insan
olduğunu biliyorum. Malatya’ya geldiğimden beri hep sözünü ettiğim, değişik ortamlarda
kendisinden söz ettiğim ve değerli mutasavvıf Niyazî-i Mısrî ile ilgili çalışmalar yapmış
bir bilim adamı olduğunu da biliyorum. Bu münasebetle, bu ülkede Niyazî-i Mısrî ile ilgili
konuşacak otorite ve söz sahibi bir bilim insanları varsa bunların en başında Sayın Prof. Dr.
Süleyman Ateş’in geldiğini söylemek istiyorum. Hocamızın yapacağı konuşmanın hepimiz için
çok yararlı olacağını düşünüyorum.”
Konferansını vermek üzere kürsüye davet edilen Diyanet İşleri Başkanlarından Prof. Dr.
Süleyman Ateş, Tasavvuf ve Niyazî- i Mısrî konusunda şunları söyledi:
“Tasavvuf, insanın kalbindeki kötü vasıflardan kurtulma çarelerini gösteren, kalpteki iyi
vasıfları ve onları kazanma yollarını öğreten bir mekteptir. Sâliklerin, manevi mertebeleri
kat ederek en yüksek mertebe olan ‘insan-ı kâmil’ mertebesine ulaşmasının kurallarından ve
nihayet tevhidin sırlarından bahseden bir ilimdir, diye tarif edebiliriz. Tasavvufta gaye, insanı
yükseltmek, iyi bir Müslüman yapmak, onu Allah’a yaklaştırmak ve hatta her zaman ve her
mekânda kulu, Allah’la beraber olabileceği mertebeye ulaştırmaktır.”
“Anadolu’nun manevi ikliminde doğup büyüyen bir mutasavvıfımız da, Malatyalı Niyazî-
i Mısrî’dir. Asıl adı Muhammed olan Niyazî-i Mısrî, 9 Mart 1618’de Malatya’nın Soğanlı
köyünde doğmuştur. Babası Ali Çelebi, bir seyyah Nakşibendîdir. Mutasavvıfımız dünyayı
en çok gezip, ayrıca irşat görevi yapan sofilerden olup, Diyarbakır, Bağdat, Kerbelâ yoluyla
Mısır'a da gitmiş, Kahire’de bir Kadirî şeyhine bağlanmıştır. Bir yandan Câmiü'l-Ezher'de ilim
tahsil ederken, öbür yandan da bir Kadirî şeyhine hizmet etmiştir. Ezher'de gördüğü bir rüya,
hayatının istikametini değiştirecektir. Rüyasında Şeyh Abdülkadir Geylanî'yi görür. Geylanî
kendisine, aradığı şeyhin bu şehirde olmadığını söyler. Eliyle Anadolu’yu işaret eder. Mesajı
almıştır bir kere. İntisap ettiği şeyhin Kahire'de kalması konusundaki ısrarlarını dinlemeyerek
uzun sürecek seferîliğine başlar.”
“Gide gide Elmalı'ya ulaşır ve orada tanıdığı Ümmi Sinan'ın hizmetine girer. Kalbinin
şifasını bulmuştur burada. Ama bedeni, coğrafyanın atlaslarını üzerine dolamaya devam
edecektir. Kütahya ve Uşak üzerinden Bursa'ya geçtiğinde, yıl 1661'dir ve kendisi 44
yaşındadır. Bursa'da Hacı Mustafa adlı birinin kızıyla evlenir. Bir kızı dünyaya gelir. Sadrazam
Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa’nın daveti üzerine Edirne’ye çağrılmıştır.”
“Niyazî-i Mısrî, IV. Mehmed devrinde, son derece nüfuzlu bir şeyh olarak Lehistan seferine
çıkacak ordunun maneviyatını yükseltecek irşatları yapmak üzere İstanbul'a da çağrılmıştır.
Niyazî-i Mısrî’nin cifr ilmiyle uğraşması, böylece gelecekteki olaylara dair bazı malumatlar
vermesi ve vahdet-i vücutçu görüşleri sebebiyle sık sık tenkitlere maruz kaldığı biliniyor. Bu
görüşleri ve sert çıkışları yüzünden Rodos adasına sürgüne gönderilir. Rodos'tan Bursa'ya
döner ama ardından bu defa Limni'ye sürgüne gönderilir. Affedilir ancak Niyâzî-i Mısrî geri
dönmez ve tam 15 yıl Limni'de kalarak orada yeni bir irfan çerağı yandırmak için uğraşır.
Bursa'ya son defa döndüğünde 74 yaşında bir pir-i fânidir artık. Sadece iki yıl kaldığı son
Bursa günlerinden sonra bu defa açılan Nemçe (II. Viyana) Seferi’ne muhalefet etmesi
yüzünden Limni'ye tekrar sürgüne gönderilir. 78 yaşında iken vefat eder.”
Niyazî-i Mısrî’nin Arapça yazmış olduğu ‘İrfan Sofraları’ adlı bir kitabı olduğunu ve bu
eserin 71 sofradan oluştuğunu hatırlatan Prof. Dr. Süleyman Ateş, “Bu eseri 1970’li yıllarda
İstanbul Kütüphanesinde bularak tercüme ettim. Bu kitap Arapça orijinal haliyle tenkitli
basılı hâle getirdim ama hâlâ basılmadı. Eğer İnönü Üniversitesi böyle bir çalışma içerisinde
bulunursa Niyazî-i Mısrî adına bu eseri hiçbir karşılık gözetmeksizin İnönü Üniversitesine
hediye edebilirim.” dedi. Prof. Dr. Süleyman Ateş’in bu önerisinin Rektör Prof. Dr. Cemil
Çelik tarafından memnuniyetle karşılanması üzerine salondaki dinleyiciler bu olayı uzun süre
alkışladılar.
Konferansın bitiminde Prof. Dr. Süleyman Ateş’e Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik tarafından
İnönü Üniversitesi Geleneksel El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezinde üretilen
seramik tabak ile kayısı paketi hediye edildi.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.